HOŞ GELDİNİZ

BU SAYFA MÜZECİLİK KONUSUNA İLGİ DUYAN BİR AKADEMİSYEN ARKADAŞINIZIN ALINTILARLA DÜZENLEMİŞ OLDUĞU ÇALIŞMASIDIR.

HOŞGÖRÜLÜ OLMANIZ DİLEĞİYLE...

"Geçmiş, Gelecek içindir..."

"Geçmişi bilmeyenler,Geleceğe yön veremezler."

Doç.Dr.R.Eser GÜLTEKİN
Restorasyon Uzmanı Y.Mimar & Sanat Tarihçi
Akdeniz Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müzecilik Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Proğramı
Öğretim Üyesi

Perşembe

MÜZE NEDİR ?


"Müzelerimiz geleceğe açılan kapılarımız olacaktır."

"Müze" kelimesi eski Yunanca'dan alınmış bir kelime olup bilimler tapınağı anlamına gelmektedir. Bu anlamda ilk müze Hellenistlik devri kültür merkezlerinden M.Ö. 300 yılında İskenderiye'de I.Ptolemaios zamanında meydana getirilmiştir. Bu devirde sanata, bilime önem veren okullar bir araya gelerek müzeleri meydana getiriyordu. Dolayısıyla bu yerlerde bugün olduğu gibi eski çağlara ait sanat eserleri bulunmazdı. Bu gün bildiğimiz müzelerse insanların fikren gelişmeleri sanat eserlerine karşı ilgilerin uyanması sonunda meydana gelmiştir. Bilhassa orta çağın skolastik zihniyetlerinden kurtulan insanlar, daha hızlı ulaşım imkanı veren taşıtlar sayesinde daha sık seyahat ederek eski dünyanın kültür varlıklarıyla yakından temas etme imkanı bulmuşlardır.

İlk medeni müze 1683 yılında İngiltere'de Oxford Üniversitesinde kurulmuştur. Elias Asyhmole'nin koleksiyonlarından faydalanarak kurulan bu müzeye " Ashmolel Müzesi " adı verilmiştir. Bir üniversite bünyesinde kurulan müzeler XVII. yüzyılda bütün vatandaşların faydalanabileceği birer müessese haline getirilmiştir.

Önceden sanat eserlerinin toplanıp muhafaza edildiği bir yer olan müzeler bu gün genel öğretimin, her yaştaki insanların düzenli olarak bilgi aldıkları bir program dahilinde bilgi aldıkları birer kültür müessesidir. Bu amaca hizmet etmek için müzeler her zaman koleksiyonlarını artırmakta ve bunları halkın en iyi bir şekilde istifadesine sunmaktadır. Bu bakımdan müzeler tek bir ifade ile birer kültür müesseseleridir.

Müze; "Toplumun bilimsel ve kültürel geçmişini yansıtan ve geleceğini biçimleyecek öğeleri araştıran, toplayan koruyan, sergileyen, belgeleyen, yaşatan ve yönlendiren yaygın bir eğitim kurumudur" (Atagök, 1990 ).

Müzelerin amaç ve görevleri ülkemizde T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan, Müzeler İç Hizmetler Yönetmeliğinde şu şekilde belirlenmiştir:

"Madde 5- Her müzede, kendi alanı ile ilgili ilmi, eğitim, teknik ve yönetim hizmetlerini başarı ile uygulamak, yürütmek ve yurt kalkınmasına yardımcı olmak amacıyla;

a)  Mevcut eserlerle, mümkün olduğu ölçüde kronolojik bir sistem içinde ilmi teşhir yapılır.

b) Depolardaki eserler sağlıklı bir şekilde korunur, depolar ilmi çalışmalara imkân verecek şekilde düzenlenir.

c) Kadrosunda bulunan uzman elemanları ile taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları üzerinde ilmi araştırmalar yapılır, tanıtılması sağlanır.

d)  Müzede ve müze dışında eğitsel eğitici kurslar,   konferanslar,   geziler düzenlenir. Çevrenin kültür hayatının geliştirilmesine, kültürel ve turistik değerlerimizin halka tanıtılmasına, eski eser kaçakçılığı, tahrip ve gizli kazılarla yurdun milli değerlerini yok edici faaliyetlerin önlenmesine çalışır.

e)  2863 sayılı Kanun kapsamına giren korunması gerekli taşınır kültür varlıklarının müzelere kazandırılması için gerekli tedbirler alınır.

f)  2863 sayılı Kanun kapsamına giren taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi sağlanır.


MÜZECİLİK NEDİR?

Müzecilik ilk olarak müzelerin batıda, soyluların kişisel zevk için çeşitli sanat eserlerini ya da kumandanların ganimetlerini bir araya toplamaları sonucunda ortaya çıkmıştır.

Müzeciliğin ilk ortaya çıktığı tarihlerde biriktirme toplama dışında hiçbir amaca hizmet etmediği görülmektedir. İnsanların kendi evlerinde, tapınaklarda, kiliselerde toplanan eserlerin zamanla halka sunulmaya başlanması ile müzeciliğin amaçlarında çok boyutluluğun ilk adımları atılmıştır.

" Doğa bilimlerinden güzel sanatlara kadar çok geniş bir alana yayılan koleksiyonculuk çabaları, bugün artık tasnif etme, kataloglama, yerleştirme, tanıtma ve eğitici işlevlere açık tutma gibi, yalnız müzeciliği ilgilendiren uzmanlık düzeyindeki bilgilere dönüşmüştür. Bu bilgiler, genellikle geçen yüzyılda hızlanan endüstri devriminin ortaya çıkardığı yeni uzmanlık alanlarıyla da yakından ilgilidir. Böylece müzecilik birtakım eşsiz parçaları toplamaktan ibaret olan geleneksel dar ölçülerin dışına taşmış, yeni ve çağdaş bir müzecilik kavramı, bu yüzyılın başlarından itibaren ortaya çıkmıştır"( Özsezgin,1985 ).

Geleneksel müzecilik daha çok arama, toplama, koruma, bakımını yapma ve sergileme anlayışıyla sınırlıydı. Buna karşılık çağdaş müzecilik iletişim kurma ve eğitme işlevlerini vurgulamaktadır. Böylece edilgin bir müzecilik anlayışından etkin, dinamik, etkileşimci ve katılımcı bir müzecilik anlayışına geçilmiştir. Temel amacı müzenin koleksiyonları ile kitlelerin gereksinmeleri ve ilgileri arasında ilişki kurmaktır. Vurgu nesnelerin üzerinden insanların üzerine kaymıştır. İnsanlara yaşantı olanağı sunmak önem kazanmıştır (Onur, 2000).

Çağdaş Müzecilik anlayışının temelinde ise, her tür müzenin kendi konusu içinde, olabildiğince çok eseri toplayıp, korunmasını sağlamak ve bunları halkın yararına sunmak amacı vardır. Böylece günümüzde müzeler, tarih, sanat ve kültür yuvaları olma çabası içinde bunun gerektirdiği görevleri en iyi biçimde yerine getirme amacını gütmektedirler.

" 20. yy ortalarında müzecilikte asıl amaç kültür ve bilimin toplumun tüm kesimine aktarılması olarak gelişmiş, bu nedenle eğitim, toplama, koruma, inceleme, değerlendirme ve sergilemenin önünde yönlendirici etkinlik olarak biçimlenmiştir. Günümüzde müzeler birer yaygın eğitim kurumu olarak halkı eğitmeyi, kültür ve bilimi topluma aktarmayı hedefleyerek iletişim ve halkla ilişkileri başlıca yöntemler olarak kullanmaya yönelmişlerdir. Müze sadece bir bina ve koleksiyon değildir; müze toplar, fakat bir depo değildir; müze korur, fakat bir buzluk değildir; müze belgeleri oluşturur, fakat bir kütüphane değildir; müze eğitir, fakat bir okul değildir. Müzeler üstlendikleri görevleri nedeniyle, birer açık üniversite, her hangi bir ailenin tüm fertlerinin eğlenerek öğrenebileceği öğrenmenin bir zevk olabileceği kültür merkezidir " (Atagök, 1990) .

İlk ortaya çıktığından bu yana toplumsal hareketlilikten etkilenen müzeciliğin amaç ve görevlerinde değişiklikler olmuştur. Önemli olan, bu değişikliklere çabuk uyum sağlamak ve böylece çocuklara yetişkinlere, uzmanlara sunulacak bilgi ve sergilemede günün amacına uygun hareket edebilmektir.


MÜZE EĞİTİMİ NEDİR?

Halka sunma ( sergileme ) amacı toplanan eserlerin müze binalarında sergilenmesi ile birlikte çoğalmış ve beraberinde müzelere çeşitli görevler yüklemiştir. Toplanan bu eserler çoğaldıkça, depolanması, korunması, belgelenmesi gibi işlerin doğmasına yol açmıştır. Gitgide eserleri sadece sergileme yetmemş, bunları halkın beğenisini kazanacak şekilde sunma yolları aranmış, koruma, belgeleme, depolama gibi işler birer uzmanlık alanı durumuna gelmiştir. Her geçen gün yeni bir işlev kazanan müzeler sergileme işini eğitim amacı ile de yapmaya başlamıştır. Eğitimde gerek alanla ilgili uzmana yönelik, gerekse halka yönelik olarak planlama ve uygulama yoluna gidilmiştir.

Bir müzenin amacı olarak akla gelen en önemli konu eğitimdir. Müzeler, kendi kadrolarının sürekli araştırmaları ve kendi koleksiyonları üzerinde çalışmaları olmadan bu amacı gerçekleştiremezler. Öte yandan eğitim amacı koleksiyon için tek amaç olamaz. Aynı zamanda teşhir edilen eşyanın bir albenisi olması gerekir. Bu yalnız sanat müzelerinin değil bütün müzelerin başlıca özelliğidir.

Müzeler sürekli çoğalan ve gelişen amaç ve görevler doğrultusunda çalışmalar yapmaktadırlar. Bu çalışmaları yürütürken, her yeniliği yakalayacak düzeyde olmasına dikkat edilmeli, müzelerin geleceğe yol gösterici olduğu unutulmamalıdır. Çünkü müzeler artık sadece geçmiş dönemlere ait eserleri depolayan ve sergileyen kurumlar değildir; aynı zamanda birer eğitim kurumlarıdır. Eğitim de bir süreç olduğuna göre; başlangıcı ve sonu yoktur. Müzeler buna uygun olarak üzerlerine düşen görevleri en iyi şekilde yerine getirmek zorundadırlar. Ancak müzelerin eğitim kurumu olduğunu belirtmek tek işlevinin bu olduğu anlamına gelmemektedir. Müzeler birçok işlevinin yanında bir de eğitim kurumu olma özelliğini taşımaktadırlar.

Müzelerde ve galerilerde eğitim yapmak, müzenin koleksiyonları ile müze ziyaretçisinin gereksinmeleri ve ilgileri arasında ilişki kurmaktır. Her grubun ve her bireyin gereksinmeleri ve ilgileri farklıdır. (Greenhill, 1999)

Müzeler bir yandan konusu gereği topladığı depoladığı, arşivlediği, koruduğu eserlerle kültür ortamı olma amacını gerçekleştirirken, diğer yandan sergileme vb. yolla eğitim amacını da gerçekleştirerek bu anlamda bir bütün olma özelliğine ulaşmaktadır. Böylece, bu amaçları doğrultusunda, müzelerin kültürel ve eğitsel görevleri şöyle sıralanabilir:

1 - Müze bir şeyler öğretmelidir.

2-   Müze kişinin yaratıcı güçlerini geliştirmelidir.

3-   Müze kişiyi topluma hazırlamalıdır.

4-Müze aynı zamanda boş zamanlarla ilgili faaliyetlerle birleştirilmelidir . (Rebetez, 1969)

Tüm bunların yanında, amaçlarını gerçekleştirebilmek;   görevlerini tam anlamıyla yerine getirebilmek için müzelerde çeşitli faaliyetler yürütülmektedir: UNESCO 'nun 1962'de "Müzelerin Eğitimdeki Rolü" hakkında düzenlediği bölge seminerinde bu faaliyetler şöyle sıralanmıştır;

1- Rehber eşliğinde ziyaretler: Çeşitli eğitim çalışmaları arasında müzeye en
uygun özellik taşıyanı, rehber eşliğinde yapılan ziyarettir. Basit şekli ile rehber eşliğindeki ziyaret sadece müze galerilerinde yapılır, fakat daha gelişmiş şekli ile müzenin diğer kısımlarında da yapılabilir. Bu durumda ziyaret hazırlıkları ile sonundaki tartışmalar müze dışında yapılır.

2- Diğer iç faaliyetler: Tamamen müze içinde oluşan eğitim çalışmasıyla karıştırılmaması gereken başka faaliyetler de vardır. Bunlar ayrı konferanslar ve kurslar ile yaratıcı sanat faaliyetleridir.

3- Müze dışındaki faaliyetler: Müze veya müzenin eğitim servisleri tarafından gezi ve seyahatler düzenlenebilir.   Müzenin türüne göre değişik şekillerde olan bu geziler eğlendirici ve aynı zamanda eğitici içerikte olabilir.

4- Okullara ve kültür kuruluşlarına ödünç eser verme: Ödünç verilen eserin çeşidi ve bu eserin korunması için alınan tedbirler müzenin   programına göre değişir. Genellikle diyapozitifler ve filmler ödünç verilebilir ( Rivier, 1962).

Çağdaş eğitim anlayışı, ezberciliğe tamamen karşıdır. Bunun yerine çocuklarda hayal gücünün, yaratıcılığın gelişmesini ön planda ele alır. Bu yeteneklere sahip bir kimse okul yaşamı boyunca bir takım bilgileri ezberleyen bir başkasından daha verimli olacaktır. Çünkü hayal gücü güçlü, yaratıcılığı gelişmiş bir birey öğrenmeye daha açıktır ve ezber her zaman unutulmaya mahkûmdur. Bu nedenle yaratıcı gücü gelişmiş , estetik duyguya sahip bireyler yetiştirmek eğitimin başlıca amacı olmuş ve bu amacını gerçekleştirmek için yararlandığı çeşitli kurumlar arasına müzeleri de katmıştır. Müzeler estetik duygunun , yaratıcılığın , hayal gücünün gelişmesini sağlamada ideal kurumlardır.

"Eğitim ortamı eğitsel etkinliklerin meydana geldiği,   öğretme öğrenme süreçlerindeki iletişim ve etkileşimin oluştuğu, personel, araç gereç, tesis, organizasyon gibi oluşturduğu çevredir. Eğitim bilimcilere göre öğrenme fiziksel, sosyal ve psikolojik yönlerden uygun ve hoş bir çevrede oluşabilir" (Alkan, 1979).
Bu açıdan bakıldığında müzeler; kazandırılması düşünülen bilgilerin somut olarak görüleceği fiziksel; yaşamda yeri olan bir kurum olması ile sosyal; sınıf ortamı olmadığından çocukların kendilerini rahat hissedecekleri psikolojik bir çevredir. Fiziksel, sosyal ve psikolojik niteliklerin hepsini üzerinde toplamış bulunan müzeler, ziyaret ve alan gezileri şeklinde bir eğitim ortamı olarak da nitelendirilebilir.

Ziyaret ve alan gezileri bilişsel ve özellikle duyusal amaçların geliştirilmesinde yararlıdırlar. Bu ortamlar aynı zamanda zincirler, kavramlar ve ilkelerin öğretiminde yararlı biçimde uygulanabilmekte ve özellikle normal yöntemlerle sunulan materyalin özetlenmesi ve birleştirilmesinde yararlanılmaktadır (Alkan, 1979).Böylece müzelerin, bireydeki bilişsel ve duyusal yönlerin gelişmesine sağlayacağı katkının dikkate değer bir düzeyde olacağı görülmektedir.



MÜZE ÇEŞİTLERİ

Gerek koleksiyonların içerikleri veya nitelikleri gerekse bağlı oldukları birimler doğrultusunda müzeler çeşitli gruplara ayrılmıştır. " Milletlerarası Müzeler Komitesi (ICOM) tüm müzelerin koleksiyon içeriğine göre, aşağıdaki sıralamayı yapmıştır:

1-     Sanat Tarihi Müzeleri,

2-      Modern Sanat Müzeleri,

3-      Arkeoloji ve Tarih Müzeleri,

4-      Etnografya ve Folklor Müzeleri,

5-      Tabii Tarih Müzeleri,

6-      Bölge Müzeleri,

7-      İlim ve Fen Müzeleri,

8-      İhtisas Müzeleri,

9-      Üniversite Müzeleri,

Koleksiyonların içeriğine göre ise müzeleri şöyle sıralayabiliriz:

•  Arkeoloji Müzeleri: Arkeolojik zenginlikleri içine alan, binlerce yıllık tarihin maddi kültür belgelerini sergileyen müzelerdir.  Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Antalya, Adana, Bursa Arkeoloji Müzelerimiz bu tür müzelere örnektir.

•  Tarih ve Etnografya Müzeleri:   Bir ülkenin, yörenin, insan topluluğunun ya da kurumun gelişimini sistemli olarak inceleme ve açıklamasını yazılı, görsel ve tarihsel belgelerle kronolojik olarak koleksiyonlarında toplamış olan müzelerdir.

•  Sanat Tarihi, Sanat Müzeleri: 20.yy kadar olan tüm sanat birikimlerini toplamış olan müzelerdir.

•  Bilim ve Endüstri Müzeleri: Doğa ve Fizik bilimlerinin araştırıldığı ve uygulandığı müzelerdir.

Koleksiyonların dışında müzeler, bulundukları ülkenin yapısı ve bağlı bulundukları kuruluşlar bakımından da çeşitli gruplara ayrılmaktadırlar: " Müzeler Amerika'da olduğu gibi üniversitelere bağlı bulunmakta, Avrupa devletlerinden bazılarında olduğu gibi Federal şehirlere bağlı olmaktadır. Fakat bunların yanında Belediyelere bağlı müzelerde vardır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder